Kötüniyetli Marka 5: İşletme Devredenin Devir Sonrası Kendi Adına Başvuru Yapması

 

1- Kötüniyetli Marka Başvurusu

Sınai Mülkiyet Kanunu madde 6/9 hükmü şöyle düzenlenmiştir: “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” Düzenlemede, bir marka başvurusunun “kötüniyetle yapılmış bir marka başvurusu” olarak değerlendirilebilmesi için hangi özellikleri göstermesi gerektiği açıkça ifade edilmemiştir. Böylelikle bir başvurunun “kötüniyetle yapılmış bir marka başvurusu” olarak değerlendirilmesi noktasında takdir hakkı uygulayıcılara bırakılmıştır. Gerek Kurum uygulamalarında gerek Yargıtay uygulamalarında konuyla ilgili çeşitli kararlar mevcut olup, hangi hallerin SMK mad. 6/9 kapsamında kötüniyet teşkil edeceği somutlaştırılmış durumdadır. Öğretide yer alan baskın görüşe göre, başvuruya konu işaretler aynı ise ve “tesadüfen” bulunduğu başvuru sahibi tarafından ispat edilemiyor ise kötüniyetin varlığı karine olarak kabul edilmelidir[1]. Gerçekten de marka tescil başvurusunda bulunan kişinin bu işareti yoktan türetmediği hallerde kötüniyetli başvuru ihtimali artacaktır.

Şu makalemizde detayları ile paylaştığımız üzere bazı marka başvuruları kötüniyetli başvuru niteliğinde olup yayıma itirazda bu hallerden biri ispat edilebilirse başvurunun reddi gerekir. Yayıma itiraz edilmese bile herhangi bir süre sınırı olmaksızın (kötüniyetli markalarda 5 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaz) markanın hükümsüzlüğü de dava konusu edilebilir.

2- İşletme Devreden Kişinin Devrettiği İşletmenin Ünvanını Kendi Adına Tescil Ettirmesi

Yargıtay’ın işletme devrinden sonra devreden tarafından yapılan tescil başvurularının kötüniyetli olduğuna ilişkin tereddüte yer bırakmayacak kararları mevcuttur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.02.2015 tarihli, 2014/14123 E. - 2015/2200 K. sayılı kararında ifade edildiği üzere, işletme devri sonrası devredenin devir konusu işletmeye ait ünvanı kendi adına tescil ettirmek için başvuruda bulunması SMK md. 6/9 kapsamında kötüniyetli marka tescili başvurusu niteliğindedir. Kararda aynen: “… davalının (marka tescil ettiren/devreden) dava konusu ibarenin davacı şirkete (devralan/hükümsüzlük isteminde bulunan) ait olduğunu, bu işareti davacı şirkete devrettiğini ve üzerinde artık bir hakkı bulunmadığını bildiği, bu sebeple davalı tescillerinin davacı kullanımını ve olası tescilini engellemek için yapılmış kötü niyetli tesciller olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne…” ifadesine yer verilmiştir.

Sonuç Olarak

Bir işletmenin devri ile birlikte Türk Ticaret Kanunu madde 49/2 ve 53 düzenlemesi gereğince ticari unvan ve işletme adı da devralana geçer. Fakat taraflar aksi yönde anlaşmışlarsa, işletmenin bazı haklarının – ticari unvan dahil - devredilmemesini kararlaştırabilirler. Tescil talebinde bulunan tarafça işletmenin ticari unvanının ve ünvanın markasal kullanımına ilişkin hakların devralan tarafa geçmemesi için bir talepte bulunulabilecek iken bu yönde herhangi bir talepte bulunulmamış ve haliyle devir sözleşmesi buna göre düzenlenmişse, karşı tarafça işletmenin unvan ile birlikte devredilmesinden hemen sonra marka tescil başvurusu yapılması, açıkça hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup kötüniyetli marka tescil başvurusu oluşturur. Bu gerekçe ile yayıma itiraz süresi geçirilmiş ve itiraz edilememiş ise markanın hükümsüzlüğü davası açılması her zaman mümkündür. Zira bu durumda hak düşürücü süre işlemez.

Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 09.02.2022

 

[1] KÜÇÜKALİ, Canan, (2020). 6769 Sayılı Kanun Kapsamında Markanın Hükümsüzlüğü, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Covid-19 Hukuk Özel Sayısı, Yıl:19, Sayı:38, Yaz 2020/2 (Covid-19 Özel Ek), s. 132.

Ecenur Tuncel Uyanık

Av. Ecenur Tuncel Uyanık

Yazar, İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat olup, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'na kayıtlı yetkili Marka Vekilidir. Marka Hukuku alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.