Ad Soyad Marka Tescili: Tescilli Soyadı Nedeniyle Marka Benzerlik İncelemesi
1- Ad Soyad Şeklinde Marka Tescili
Sınai Mülkiyet Kanunu’nda öz ad ve soyad ile oluşturulmuş markaların tescillenmesine ve kullanılmasına ilişkin çeşitli düzenlemeler mevcut durumdadır. Başvurucunun ilk adını / ismini veya soyadını içeren bir marka tescil başvurusu yapması halinde bu başvurunun yayımına benzer marka sahibi tarafından gerçekleştirilecek itirazın nasıl sonuçlandırılması gerektiği tartışmalara neden olmaktadır. Bir kimsenin kendi ad ve soyadını marka olarak tescil ettirmesi mümkün olup bunun hukuken herhangi bir kısıtlamaya tabii olmadığını ifade etmek gerekir. Konuyla ilgili detaylı yazımız bu linkten okunabilir.
Bu yazımızda, kendi ad ve soyadını tescil ettirmek isteyen bir kişinin, soyadının veya sadece isminin / ilk adının başka bir kişi veya şirket tarafından daha önce marka olarak tescil ettirilmiş olması halinde bu tescile dayanarak başvuruya yapılan itirazın nasıl sonuçlandırılması gerektiği inceleme altına alınmıştır.
2- Ad Soyad Tescilinde Sadece Soyadın Tescilli Olması Sorunu
2.1. Tanınmış Olmayan Markalar Yönünden
Yargıtay uygulamasına göre ilke olarak ad ve soyadın birlikte yer aldığı markalar ile sadece aynı soyadın yer aldığı markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmamaktadır[1]. Sadece soyadında yer alan kelime bir başkası adına tescilli iken ad ve soyadın birlikte yer aldığı bir marka tescil edilebilir[2]. Yine sadece isim tescilli iken ad ve soyadın birlikte yer aldığı bir marka da tescil edilebilir[3]. Ayrıca başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak amacıyla hareket edilmediği sürece, kişinin kendi ismini ve/veya soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı da kabul edilmektedir[4]. Burada belirtmek gerekir ki SMK 7/5 hükmünden faydalanmak için ad ve soyadın birlikte kullanımı zorunlu olmayıp sadece soyad kullanımı için de aynı ilkelerin geçerli olacağını kabul eden güncel bir Bölge Adliye Mahkemesi kararı da Yargıtay tarafından onanmıştır[5]. Yine Yargıtay’ın eski tarihli bir kararında sık rastlanmayan bir soyadını tek başına işletmesinde kullanan kişinin bu eyleminin kötüniyet içermedikçe hukuka aykırı sayılmayacağını ifade ettiği görülmektedir[6].
2.2. Tanınmış Markalar Karşısında Yaşanan Durum
Kişinin ad veya soyadının tanınmış bir marka ile aynı olması halinde yukarıda belirtilen ilkeden sapılarak tanınmış markanın tanınmış olduğu sektör yönünden tanınmışlığından haksız yararlanma tehlikesinin doğacağı kabul edilmekte ve ad soyad tesciline izin verilmemektedir. Fakat tanınmış marka ile aynı ibareyi ad veya soyad içerisinde barındıran bir marka başvurusu yapıldığında, bu başvuru kapsamındaki sınıflar tanınmış markanın tanınmışlık sağladığı sektörle aynı / yakın ilişkili değilse bu kez haksız yarar sağlama tehlikesinin doğmayacağı kabul edilmekte ve başvurunun tesciline imkan sağlanmaktadır[7]. Daha net bir ifade ile AD SOYAD şeklinde formüle edilmiş bir marka ile tanınmışlık niteliği bulunan ve sadece SOYAD şeklinde tescillenmiş bulunan marka arasında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığı ikili bir ayrım ile ele alınmaktadır. Tanınmış markanın tanınmışlık sağladığı sektörle ilişkisi bulunmayan bir mal veya hizmet için tescil başvurusunda bulunulmuş ise karıştırılma ihtimali doğmayacaktır[8]. Eğer tanınmış markanın tanınmış olduğu sektörde / mal veya hizmet için tescil başvurusunda bulunulmuş ise o sınıf yönünden başvurunun reddine karar verilmelidir[9].
2.3. Markanın Varlığının Bilinmesi ve Kötüniyetin Etkisi
Tanınmış olmayan soyad markası / isim markası ile ad soyad markası karşı karşıya kaldığında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kuralının bir diğer istisnası da ad soyad markasının başvurucusu olan veya kullanıcısı tarafın kötüniyetli kabul edilebileceği hallerdir. Başvurucuların amcasının ismi tescilli iken amcalarının ismi ve soyismi için yaptıkları başvuru bu bağlamda karıştırılma ihtimali kapsamında değerlendirilmiş ve reddedilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur[10]. Yine babasının ismi ve soyismi tescilli iken aynı sektörde kendi soyadını tescillemek isteyen oğlunun başvurusunun da reddedilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır[11].
Sonuç olarak
Yukarıda paylaşılan kararlardan görüldüğü üzere tescilli bir marka, bir başkasının ad ve soyaddan oluşan markasının tescili amacıyla yaptığı başvuruda öz ad veya soyad olarak yer alıyor olsa bile aralarında yeterli ayrışmanın bulunduğu ve karıştırılma ihitmalinin doğmadığı kabul edilmektedir. Bütüncül olarak öz ad ve soyadın birlikte kullanıldığı hallerde de tescilli markanın ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir. Aynı kural tek başına soyad kullanımında da geçerli olacaktır. Fakat ad ve soyadın birlikte kullanıldığı veya soyadın tek başına kullanıldığı hallerde tescilli bir markadan haksız yarar sağlama ihtimali gündeme geliyorsa bu kez kullanımın hukuka uygun olduğu söylenemeyecektir.
Daha fazla bilgi, marka davaları, marka tescili ve marka danışmanlığı için Whatsapp hattımızdan veya mail yoluyla bizimle hemen iletişime geçebilirsiniz. 16.01.2025
[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.02.2021 tarih, 2020/1814 E. ve 2021/1611 K. sayılı kararında: "…ad ve soyadın birlikte yer aldığı markalar ile sadece soyadı yer alan markalar arasında 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceği, bununla birlikte bir kişinin ad soyadının tanınmış markalarla bir benzerliğinin bulunması halinde tanınmış marka ile aynı sektörde herhangi bir mal ve hizmet yönünden tescil ettirilmesinin 556 sayılı KHK'nın 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki riskleri doğurabileceğinin kabulü gerekir."
[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.09.2019 tarihli, 2018/3525 E. - 2019/5282 K. sayılı kararında: “…Davacı vekili, davacının "... TECHNOLOGY" ibaresini 07, 09 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerde tescil için başvurduğunu, davalının “Akyürek+şekil”, “Akyürek excel”, “Akyürek kardeşler”, “Akyürek magazin”, “Akyürek technology+şekil” ibareli markalarını mesnet göstererek başvuruya itiraz ettiğini, itirazın TPMK tarafından kısmen kabul edilerek 7. ve 8. sınıf mal ve hizmetlerin başvuru kapsamından çıkarıldığını, karara tarafların itirazı sonrasında YİDK kararı ile davacı başvurusunun tümden reddine karar verildiğini, oysaki başvuru markası ile itiraza mesnet markalar arasında benzerlik bulunmadığını, davalı markasının tanınmış olmadığını, davacının 2013/90035 sayılı “...” ibareli markasının davacı bakımından kazanılmış hak teşkil ettiğini ileri sürerek TPMK YİDK’nın 2016-M-10012 sayılı kararının iptaline karar verilmesini istemiştir. ….. Somut olayda davacının kısmen reddedilen başvuru markası “... Technology” ibaresinden, ret gerekçesi markalar ise tanınmış marka niteliği bulunmayan “AKYÜREK + şekil” vb. markalardan oluşmaktadır. Dairemiz'in emsal 26.06.2019 tarih 2018/3204 - 2019/4861 sayılı kararında da belirtildiği üzere, davacı markası ad-soyad markaları niteliğinde olduğundan ve kendisini oluşturan “GÖKMEN” ve “AKYÜREK” ibarelerinden tamamen farklılaşarak belirgin bir şahsa işaret eden, kavramsal ve bütünsel açıdan tamamen farklı ve ayırt edici niteliği olan ibare haline dönüşmüş olmakla, ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle ret gerekçesi yapılan markalar ile karıştırılma ihtimali bulunmadığının kabulü gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi ve bu doğrultuda Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.” (Bu karar üzerine yerel mahkemece verilen karar yukarıdaki bölümde aktarılmıştır. Söz konusu karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.02.2021 tarihli, 2020/1835 E. - 2021/1721 K. sayılı kararı ile onanmıştır.)
[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.05.2017 tarihli, 2015/15570 E. - 2017/2772 K. sayılı kararı.
[4] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.11.2024 tarihli, 2023/6932 E. - 2024/8210 K. sayılı kararında: “…öte yandan sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için SMK'nın 7/5 maddesi hükmü bahane edilmediği müddetçe, kişinin kendi ismini ve soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı S:648), somut uyuşmazlıkta "..." ibaresi davalının soyadı olup başvurunun da dürüst ticari kullanım kapsamında kabul edilmesinin gerektiği…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.04.2024 tarihli, 2022/6940 E. - 2024/3221 K. sayılı kararında: “…sırf başkasının tanınmış markasının tanınmışlığından yararlanmak için 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) 7 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü bahane edilmediği müddetçe, kişinin kendi ismini ve soy ismini ticari teamüllere uygun ve dürüstçe kullanmasının hukuka aykırı olmadığı (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı S:648), somut olayda davalının kendi ad ve soyadını kullandığı ve davacının markasının tanınmışlığından yararlanmaya çalışılmadığı, dolayısıyla davalının kullanımının 6769 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinin beşinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bir kullanım olduğu ve bu kullanımın davacı marka sahibi tarafından engellenemeyeceği…”
[5] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.09.2024 tarihli, 2023/4704 E. - 2024/6545 K. sayılı kararında: “…somut olayda davalının kendi soy adını kullandığı ve başkasının markasının tanınmışlığından yararlanmaya çalışılmadığı, dolayısıyla davalının kullanımının SMK'nın 7/5-a maddesi kapsamında bir kullanım olduğu ve bu kullanımın davacı ... sahibi tarafından engellenemeyeceği, her ne kadar davacı tarafça anılan madde kapsamında dürüstçe kullanımdan bahsedebilmek için ad ve soyadın birlikte kullanılması gerektiği ileri sürülmüşse de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 13.07.2010 tarihli 2009/2478 E., 2010/8309 K. sayılı ilamında da kabul edildiği üzere, sadece soyadının kullanılmasının da diğer şartların varlığı halinde, SMK'nın 7/5-a maddesi kapsamında değerlendirilebileceği, dolayısıyla mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle…”
[6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.07.2010 tarihli, 2009/2478 E. - 2010/8309 K. sayılı kararında: “…Davalı taraf ürettiği sucuklarda YANTURALI ibaresini marka olarak kullanmakta olup, davalı vekili tarafından bu ibarenin davalının soyadı olduğunu ve bunun kullanılmasının yasal olduğu savunulmuştur. Gerçekten de 556 sayılı KHK’nın 5. maddesi kişi adlarının marka olarak tesciline olanak vermekte, ancak, bunun 12. maddesinde belirtilen "dürüstçe ve ticari veya sanayi konularıyla ilgili olarak kullanılması” koşuluna bağlanmıştır.
556 sayılı KHK’nın 12. madde hükmünün, ticaret ve sanayideki dürüstlük kural ve uygulamalarına aykırı düşmemek koşulu ile kişi adının marka olarak kullanılabileceği anlamına geldiği, böyle bir kullanım ile iltibas yaratılmaya gayret ediliyor veya o şekilde kullanma bir zorunluluk olmadığı halde sırf başkasının markasından yararlanmak amacıyla bu madde hükmü bahane ediliyorsa dürüst bir kullanımdan söz edilemeyeceği doktrinde kabul edilmiştir. (Bkz.Prof.Dr.Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 1999, İstanbul , Sh.415,416)
Somut olayda, davalının, davacının oğlu olması ve bir süre birlikte yaptıkları ticari faaliyeti davalının daha sonra tek başına yapmaya başlaması ve davacı tarafından uzun süredir marka olarak kullanılan YANTURALI ibaresinin sırf davalının soyadı olduğu gerekçesiyle marka olarak kullanımı yukarıda açıklanan 12. madde hükmüne uygun, dürüstçe kullanım olduğundan bahsedilemez.”
[7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli, 2018/3204 E. - 2019/4861 K. sayılı kararı. “Dava, marka başvurusuna itirazın reddine dair TPMK YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davacının çok sayıdaki "ŞAHİN" unsurlu markalardan, bu ibarenin yanında başka ibareler veya şekil unsuru taşıyor olanların davalının başvuru markasından farklı; sadece "ŞAHİN" ibaresini taşıyan markasının ise 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile bu marka kapsamında bulunan 35. sınıftaki "açık artırmaların düzenlenmesi " hizmetleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
556 sayılı KHK 8/1-b maddesine göre, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescilli marka sahibinin itirazı halinde sonraki tarihli başvuru reddedilir.
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu başvuru markası "..." ibaresinden oluşan ad-soyad markasıdır. Başvuruya itiraz eden davacı şirketin itiriza dayanak markaları da “ŞAHİN" kelimesinden oluşmaktadır. Taraf markaları kapsamında bulunan ortak “ŞAHİN” ibaresi öncelikle ülkemizde yaygın kullanılan bir soyadı olduğu gibi, aynı zamanda bir hayvan ismi olarak bilinmektedir. Davalı şahsa ait başvuru markası ise kişi ad ve soyadından oluşturulmuş, tamamen farklı algıya yol açan bir ad-soyad markasıdır. Bu halde, taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle karıştırılma ihtimali bulunmadığının kabulü gerekirken, hatalı gerekçe ile tanınmışlık bulunmayan 35. sınıfta yer alan "Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri" yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün davalı TPMK yararına bozulması gerekmiştir.”
[8] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.09.2019 tarihli, 2018/4662 E. - 2019/5952 K. sayılı kararı. “Somut uyuşmazlıkta, dava konusu başvuru markası "SAMİ ŞAHİN" ibaresinden oluşan ad-soyad markasıdır. Başvuruya itiraz eden davacı şirketin itiraza dayanak markaları da “ŞAHİN" esas unsurundan oluşmaktadır. Taraf markaları kapsamında bulunan ortak “ŞAHİN” ibaresi öncelikle ülkemizde yaygın kullanılan bir soyadı olduğu gibi, aynı zamanda bir hayvan ismi olarak bilinmektedir. Davalı şahsa ait başvuru markası ise, davalı şirketin yetkilisinin ad ve soyadından oluşturulmuş, tamamen farklı algıya yol açan bir ad-soyad markasıdır. Bu halde, taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle karıştırılma ihtimali bulunmadığının kabulü gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetli olmamış ve hükmün davalılar yararına bozulması gerekmiştir.”
[9] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarihli, 2019/1575 E. - 2019/8229 K. sayılı kararı. “İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; başvuru markası ile davalı şirketin “GÜRAL” ibareli markaları arasında görsel ve işitsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerliğin bulunduğu, davacı başvurusunda bulunan "RIZA" ibaresinin davalı firmanın “GÜRAL” ibareli tescilli markalarından farklı şekilde bir marka yarattığı izleniminin doğmadığı, “GÜRAL” ibaresinin davalı firmanın markasının tanınmışlığı nedeniyle baskın olarak göze çarptığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu mal ve hizmetler yönünden ayırdığı satın alma süresi içinde, davacının "..." ibareli başvuru markasını gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davalı şirketin "GÜRAL" ibareli tescilli ve mutfak eşyaları ürünlerinde tanınmış markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, başvuru konusu işaret ile davalı şirketin “GÜRAL” ibareli tanınmış markası arasında işletmesel bağ olduğu algısı oluşabileceği, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1 maddesindeki iltibasın oluştuğu, davalı şirketin “GÜRAL” ibareli markasının 21.sınıfın 03. alt sınıfındaki “Mutfak eşyaları ile Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak,” açısından tanınmış olduğu, kurum kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.(ONANMASINA)”
[10] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.01.2013 tarihli, 2011/4413 E. – 2013/637 K. sayılı kararına konu olayda daha önceden tescilli “RASİM” ibareli markanın varlığı karşısında, başvurucuların amcasının ismi olan “RASİM TAŞKINLAR” ibaresinin tescilinin mümkün olduğuna ilişkin yerel mahkeme kararı Daire tarafından karıştırılma ihtimalinin meydana geleceği gerekçesiyle bozulmuştur.
[11] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 13.07.2010 tarihli 2009/2478 E., 2010/8309 K. sayılı kararı.